Uykucu Yıldızın Macerası
Gökyüzünde parlayan milyonlarca yıldız arasında bir tanesi hep uykusunu severdi. Adı Limo’ydu. Her gece diğerleri parıldarken o esner, pofuduk bulutların üstünde uyuklardı. Ama bir gece düşlediği rüya, onu hiç beklemediği bir maceranın kahramanı yapacaktı.

Gökyüzü o gece her zamankinden daha parlaktı. Büyük Yıldızlar Dansı başlamak üzereydi. Her yıldız en parlak halini göstermek için süsleniyor, birbirine ışıklar fırlatıyordu. Ama küçük Limo hâlâ uykudaydı. Bulut Yastığı’na sarılmış, “Biraz daha sonra giderim,” diyordu.
Güneş abla çoktan batmış, Ay Dede sahnede yerini almıştı. “Limo, kalk artık!” dedi Ay Dede yumuşak sesiyle. “Bugün dans gecesi, herkes seni bekliyor.”
Ama Limo’nun gözleri yarı kapalıydı. “Ben dans etmeyi bilmiyorum. Hem ışığım da zayıf.”
Tam o sırada gökyüzünü bir meteor yağmuru kesti. Minik taşlar parlayarak geçiyor, gökyüzünü çizgilerle süslüyordu. Bir tanesi Limo’nun yanına düştü.
“Hey! Beni buraya kim gönderdi?” dedi tozlu küçük meteor.
Limo ürktü. “Ben sadece uyuyordum…”
Meteor güldü. “Demek hiç dans etmedin. Hadi, ben sana öğretirim.”
Meteorla birlikte gökyüzünde dönmeye, savrulmaya başladılar. Limo önce korktu, sonra gülmeye başladı. “Bak, ben de parlıyorum!” dedi heyecanla.
Meteor gülümsedi. “Işığın hep vardı, sadece onu uyandırmak gerekiyordu.”
Diğer yıldızlar bu manzarayı görünce alkışladı. Limo’nun ışığı öylesine güzel parlıyordu ki, Gök Kraliçesi onu dansın başına davet etti.
“Artık sen Uykucu Yıldız değil, Cesur Işık Limo’sun,” dedi Kraliçe.
Dans bittiğinde meteor yavaşça veda etti. “Benim yolum başka ama seni tanımak güzeldi.”
Limo biraz üzüldü ama artık biliyordu: uykusunu seven bir yıldız bile isterse gökyüzünü aydınlatabilirdi.
O günden sonra her çocuk yıldız kaydığında dilek dilerken, Limo sessizce parıldar ve şöyle fısıldardı:
“Cesaret, en karanlık gecede bile ışığını bulmaktır.”
Bu masaldan öğrendiğimiz ders:
Kendine inandığında küçük bir ışık bile dünyayı aydınlatabilir. Cesaret bazen sadece ilk adımı atmaktır.



